4.27.2013

The Silence


Peter Thomas Burns
     1948-2005



Amniyosentez

Doctor: Kan testi pozitifti.
Bu da bebeğin bir tür rahatsızlığı
olabileceğini gösteriyor.

Brenda: Ne gibi?

Doctor: Down sendromu veya
Spina Bifida gibi.
Ancak bu test yetersiz.
Testleri pozitif çıkan bebeklerin %95'inden
fazlasında bu iki hastalık da olmuyor.

***

Maggie: Öncelikle bu bebeğin bir sorunu olmama ihtimali yüksek.
Ama bir sorun olsa da önemli olmayabilir.

Nate: Onca insanın içinde sen bunu nasıl söylersin?

Doktorlar bana Jesse'nin hasta olduğunu ilk söylediğinde çok korkmuştum.
Nate...
Ama tüm o korkunç şeyler, bana verdiklerini yok etmiyor.
Jesse'nin ilk gülümsediği an.
Ay'a bakınca çok heyecanlanırdı.
Daha iki yaşındaydı ama o bir kişiydi.
Harika bir kişiydi.
Burada çok kısa süre kaldı.
Onu tanıma fırsatı bulduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum.
Beni daha büyük bir insan yaptı.

***

Brenda: Bana gerçekten de kızgınsın değil mi?

Nate: Bağışla beni.

Brenda: Ne yani? Doktora gitmemi ve
bebeğin iyi olduğuna emin olmamı, eğer değilse onu öldürmemi mi istiyorsun?

Nate: Tanrım! Bu şekilde söylemek
zorunda değilsin.


Claire Have A job: Secretary

Man: İşten sonra bir grup Doc'a gidiyoruz.

Claire: Alışveriş merkezindeki bara mı?
Doc Hannigan'a mı?
Çünkü en yakın yer orası ve sürahiyle bira veriyorlar.
İş yerindeki herkes oraya gidiyor.

Claire: Özür dilerim. Ben onu...

Woman: Haydi Claire. Senin kakan
kokmuyor mu sanıyorsun?

Claire: Hayır. Kakam kokuyor sanırım.

Woman: Harika.
Geliyorsun o zaman.

Claire: Belki başka zaman.

***

Claire: Neden o insanlarla dışarı çıkmadığını bilmiyorum.

Ruth: Bazen herkesten üstün sanıyorsun kendini.

Claire: Umarım öyleyimdir.
Ruth: Değilsin.

Claire: Zaten yorgunum.
Bütün gün hiçbir şey yapmamanın
bu kadar yorucu olabileceğini bilmezdim.

Ruth: Senin yaşındayken o kadar çok enerjim vardı ki.

Claire: Hem bu gece biraz çalışmak istiyorum.

Ruth: Ne üstünde çalışıyorsun?

Claire: Aslında hiçbir şey üstünde.
Çok verimsizim.
Haftalardır masama bile
oturmadım.Çünkü ne zaman otursam ve kendimi nasıl ifade etmek istediğimi düşünsem,
bir şey bulamıyorum.
Sanki devasa bir boşluktayım.
Tam bir sessizlik hâkim.
Dünyanın en büyük yalnızlık hissi bu.

Do you think this has too much dill ?

Federico: Patates salatası yapıyorsunuz.
Büyük olay nedir?

Ruth: Bu gece bir partiye gideceğim.

Federico: Nasılsınız?
Artık bekâr olduğunuza göre.

Ruth: Harika.
Son günlerde birçok ilginç
kültürel faaliyete katıldım.
Sence içinde çok dereotu mu var?

(Dream)

Federico: Tekrar Vanessa ile olduğuna göre çok mutlu olmalısın.

Ruth: Vanessa çok affedici bir kadın.

Federico: Aslında değil.
Benimle yatmayı istemiyor.
Ne dersem diyeyim, ne yaparsam yapayım bana eskisi gibi bir arzuyla bakmasını sağlayamıyorum.
Çok acı verici.
En kötü tarafı da, ne zaman ona baksam çok tâhrik olmam.

Ruth: Mastürbasyon o gerginliği biraz azaltabilir.
Evlendiğimde Nathaniel'in sürekli mastürbasyon yaptığı uzun dönemler vardı.

Federico: Tutku istiyorum.
Karım beni öyle çok istemeli ki, ne zaman yanından geçecek olsam
popomu kavramayı istemeli.
Veya...

Ruth: Federico ?

Federico: Evet.
Dereotu fazla olmuş.

This Loneliness, Forever

Woman: Ruth?
Burada yapayalnız dikilirken
çok perişan görünüyorsun.
Haydi dolaşalım ve sana ilginç
birini bulmaya çalışalım.

Ruth: Teşekkürler Cindy ama
sanmıyorum.

Cindy: Haydi Ruth. Eğlenceli olacak.

Ruth: Hayır. Eğlenceli olmayacak.
Yedi milyon yaşındayım.
Bir türlü yok olmayan bir boşluk
duygum var.
Her yere gittim, her şeyi yaptım.
O uyduruk Skirball Merkezi'ne
dahi gittim.
Ve hâlâ yalnızım.
Başkaları hemen birini buluyor.
Benim işim bitti. Bu kadar.
Huzur içinde pörsümek için yalnız
kalmak istiyorum sadece. Lütfen.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder