4.27.2013

Singing For Our Lives


Pilar Sandoval
 1970-2005


Latino Funeral

Nate: Tanrım!
Cilalı. Cilalı ne?
Neden bahsettiğinizi bilmiyorum.

Federico: Madem İngilizce konuşmadıklarını
biliyordun neden bu cenazeyi sen aldın?

Nate: İspanyolca öğrenmeye çalışıyorum.

Federico: Müşterilerimizi sınıf gibi kullanarak mı?

***

Nate:  Tüm bunlardan gerçekten emin misin?
Federico: Ne?

Nate: Ticari mallarda biraz abartmadın mı?

Federico: Neden söz ediyorsun?

Nate: Onlara dört bin dolara tabut satmışsın.
Sırf sapları için 600 dolar eklemişsin.
3000 dolar anıt için, 400 dolar da güvercinler için.
Böyle sürüp gidiyor.

Federico: En küçük kızlarını  gömüyorlar Nate.

Nate: Adam makine fabrikasında çalışıyor. Bunu karşılayamaz.

Federico: İspanyolca birkaç kelime öğrendiğin gibi belki Latin kültürü hakkında da
bir şeyler öğrenmelisin.
Ölülere saygı gösteririz Nate.

Nate: Ve ölüler yüzünden parasız kalırsınız.

Federico: Bu çok ırkçı.

Nate: Nasıl ırkçı oluyorum? Kültürel bir şey olduğunu söyleyen sendin.


A Little More Green

David: Bu. Şirketin bir yılının sonunda geleneksel ikramiyelerimizi almak yerine
şirkete yatırım yapmayı düşünmeliyiz bence.

Federico: Buna katılıyorum.

David: Krematoryum satın almayı öneriyorum.

Federico: Ne? Hayır. Hayatta olmaz.
Sevdiklerini yakmak isteyenler, hiçbir şeye para harcamak istemeyenler.
Ölü yakmada kazanılacak para yok.

Nate: Bence yapmamız gereken son şey,
krematoryum almak.

Federico: Teşekkürler.

Nate: Ama sana da katılmıyorum.
Bu işin tamamen içine edilmiş durumda.
Ölüm eskiden evde gerçekleşen bir şeydi.
Aile ilgilenirdi. Ölü kaldırıcılar sadece tabut yapardı.
Dolap yapan kişilerdik.

David: Dolap yapmayı bildiğime
emin değilim.

Nate: İç Savaş'la birlikte cesetler
çürümeden onları memleketlerine yollamaları gerekti.
Kimyasal maddeler sürmeye başladılar.
Sonra elbette pisliğin teki bundan para kazanmanın yolunu buldu.
Yaptığımız birçok şeyin gerçek bir nedeni yok.
Cesetlere kimyasal maddeler sürmemiz gerekmiyor.

Federico: Koku gibi küçük bir sorun var.

Nate: Ne olmuş?
O da ölümün bir parçası.
Bence bu işin yanıldığı yer de bu. Maskelemeye çalıştık. Cesetleri güzelleştirdik, düzelttik.
Bu başkasının sorunu.

David: Gerçekten bir önerin var mı yoksa genel bir ders mi bu Nate?

Nate: Yeşil cenaze törenleri.

Federico: Tanrım!

Nate: Tabut yok, toprağa sızacak zehirli kimyasal maddeler yok.

David: Peki bundan nasıl para kazanacağız?

Nate: Bunda amaç para kazanmak değil.
Dünyayı daha güzel bir yer haline getirmek.

David: Üzgünüm ama beş parasız olduğum bir dünya bana pek daha güzel gelmiyor.

Nate: Pekala.
Korumaya değer doğal bir yer bulacağız.
Koruma için irtifak hakkı alacağız.
Böylece gelecekte araziye bina yapılamayacak.

David: Bakın kim aniden ev ödevini yapmaya başlamış.

Nate: Öldüğümde kefene sarılmak ve güzel bir ağacın yanına gömülmek istiyorum.
Kimsenin küçük bir alışveriş merkezi yapamayacağı bir yere.


Back To The Past

Claire: Russell merhaba.

Russel: Claire. Lanet olsun.

Claire: Russell, bu Ted.

Russel: Gizli servis ajanı mısın?

Ted: Evet. Aslında öyleyim.

Claire: Nasılsın?
İyiyim. Gerçekten iyiyim.
Bana bir araba çarptığından bu yana, çalışmalarım çok iyi bir yere geldi.

Claire: Tanrım! Sana araba mı çarptı?
Ne oldu?

Russell: Açıkçası, o duyguları eserlerim arıcılığıyla anlatmayı tercih ediyorum.

Ted: Onunla çıktın mı?

Claire: Bir süre erkek arkadaşımdı.
Evet.
Sonra eşcinsel oldu.
Sonra Anita'yla oldu.
Ben de Jimmy'yle. Sanırım.
Kafa karıştırıcı olabiliyor.

***

Anita: Zengin misin?
Lütfen eserlerimden al.

Claire: Aslında Ted fotoğrafını beğendi.

Anita: Sahi mi? Arabada bir kutu var.
Lütfen onlardan satın al.
Kıyafete, uyuşturucuya ve
şampuana ihtiyacım var.

Anita: Jimmy'nin heykellerinin gerçeklikle çatışmasının heyecan yarattığını yazmışlar.

Claire: Güzel. Russell seni arıyordu.

Jimmy: Tanrım. Saklanmalıyım.
Bana yaklaşacak olursa lütfen onu yakalayıp bayılana dek dövün.
Güle güle.

Claire: Russell'la arasında ne var?

Anita: Harika. Jimmy sarhoş oldu. Russell'ın
ona oral seks yapmasına izin verdi.
Russell şu anda âşık.

Claire: Tanrım.

***

Olivier (Art Teacher): Bu gülümsemeyi görmeyeli
ne kadar oldu biliyor musun?
Bilgiçliğin nerede?

Claire: Galiba kaybettim.

Olivier: Bu gece birlikte olduğun genç adam kim?
Seni onunla tanıştırırdım.
Ama onunla yatmanı istemiyorum.

Claire: İşte bilgiçliğin burada Claire.
Seviştiğin eski erkek arkadaşlarımdan bahsetmişken Billy'nin işi bıraktığını duydum.

Olivier: Belli ki onu mahvetmişsin.

Claire: Duvarda asılı bir çalışman var mı?

Olivier: Yok.
Hala resim yapıyorum ama hepsi berbat.
Eserlerimi satın alan tek kişi, zengin metresim.
Bundaki aşağılanmayı bilir misin?

Claire: Üzgünüm.

Olivier: Hepimiz bazen nadasta
olduğumuz dönemler yaşarız.
Yeni şeyler gelişmesi için toprağın dinlenmesi izin vermeliyiz.

Claire: Gerçekten mi?
Sence bu doğru mu?

Olivier: Tanrım. Lütfen doğru olsun.
Yoksa kader mahkûmuyum demektir.
Öğretmenliği bırakıp taksiciliğe başlamam gerekir.

Claire: Sen araba kullanmazsın.

Olivier: O zaman gerçekten mahvoldum
demektir. Değil mi?
Ya sen?

Claire: Aylardır tek bir fotoğraf çekmedim.

Olivier: Sanatın canı cehenneme.
Ne yapıyorsun demek istedim.

Claire: Rezil bir işte çalışıyorum.
Kendime acıyorum.
Her gece hayatımdan nefret ederek eve gidiyorum.
Berbat, değil mi?

***

Claire: Bu gece herkesi göreceğim diye gergindim.
Sanki ben hiç yol kat edemezken hayatlarında ilerlediler muhteşem şeyler yapıyorlar sandım.
Ama Tanrım!
Onları bıraktığım haldeler.

Ted: Bu kendini nasıl hissettiriyor?

Claire: Çok iyi.


Fill İn The Blanks

Nate: Los Angeles'a alışıyor musun?

Maggie: Her sabah camdan bakıp buraya nasıl geldiğimi düşünüyorum.
Sonra gitmek üzereyken babamın kalmam için yalvardığını hatırlıyorum.

Nate: Ben de aynen böyle burada kaldım.
Babam öldükten sonra annem kalmamı istedi.

Maggie: Pişman mısın?

Nate: Hiç olmak istemediğim tek şey olduğum için mi?
Evet.
Ya da değilim. Bilmiyorum.
Bir süre insanlara yardım ettiğimi düşündüm.
Son günlerde bu iş tamamen gereksiz geliyor.
Kendimi işe yaramaz hissediyorum.
Özürlü bir çocuğumuz olabilir.
Ve o konuda yapabileceğimhiçbir şey yok.
Bebeği sağlıklı kılamam.
Kendimi bununla ilgilenmek için hazır olmaya zorlayamıyorum.
Hazır olmayı istemeye bile zorlayamıyorum.
Hiçbir şey yapamıyorum.

Maggie: Korkmaya iznin var.
Hayat korkutucu.

Nate: Evet. Dehşet verici.

***

Nate: Ağlıyor musun?

Maggie: Hayır.
İyiyim.
Gitmelisin.

Nate: İyi olduğuna emin misin?

Maggie: İyiyim.
Gitmelisin.

Nate: Bu planlı değildi.

Maggie: Biliyorum.

Maggie: Ne var?

Nate: Kolum uyuştu.


Biriktireç'in Notu

Nate: Kolum uyuştu... Kolum, kolum...

Maggie: Nate!
Sorun ne?
Aman Tanrım!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder